İçeriğe geç

Yahudiliğin iman esasları nelerdir ?

Yahudiliğin İman Esasları: Bir Kez Daha Umutla Geri Dönmek

Kayseri’de Bir Akşam

Bugün Kayseri’de, kuzenimle akşam yemeğinde buluştuk. Birlikte uzun zaman sonra ilk kez samimi bir sohbet yapıyorduk. O kadar uzun zamandır birbirimizi görmemiştik ki, konuşmamız bir anda derinleşti. Başlangıçta saçma sapan şarkılar ve iş hayatımızla ilgili yüzeysel konulardan bahsettik. Ama sonra birdenbire, kuzenim gözlerinde bir parıltıyla “Peki, Yahudiliğin iman esasları hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordu. Cevap vermek zor oldu, çünkü bir anda dünyanın en karmaşık sorusuyla karşı karşıya kaldım. “Yahudi inancı neye dayanır?” diye düşünmeye başladım. Kalbim çarptı, zihnimde onca soru belirdi.

İçimden bir ses, “Bu soruyu nasıl cevaplayacağım?” diye sordum. Hem biraz hayal kırıklığına uğramıştım hem de bu soruya doğru bir şekilde cevap verme sorumluluğu beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. İşte o anda, bir kez daha bir şeylere duyduğum büyük ilgi, inanmak ve anlamak arzusu güçlü bir şekilde ortaya çıktı.

Tanrı’nın Birliği ve Yahudi İmanının Temeli

Hayatım boyunca bir şeylere inanmak, kalbimi buna adamak bana hep güç vermiştir. Birden, Yahudiliğin iman esasları aklıma geldi. Kuzenime o anda ne hissettiğimi anlatmaya başladım. Yahudi inancının temeli, Tanrı’nın birliğine ve eşi benzeri olmayan tekliğine dayanıyordu. Tanrı’nın varlığı her şeyin özüdür. Bu, insanları gerçekten düşündürür. İnanmanın ne kadar derin bir şey olduğunu, sadece fiziksel dünyadan değil, ruhsal boyuttan da bakarak düşündüm.

Daha önce hiç tanımadığım birinin Tanrı’ya olan inancı, ona nasıl bakış açısı geliştirdiğini düşündüm. Yahudi inancının temel esaslarından biri, Tanrı’nın mutlak egemenliğini kabul etmekti. Her şeyin sahibi Tanrı’ydı. Bu düşünce, bir yanda insana bir sorumluluk yüklüyordu, ama diğer yanda çok büyük bir umut ve özgürlük hissi veriyordu. Kuzenim, benim bu söylediklerime çok fazla kafa yormuyordu, ancak ben her kelimesine dalıp, kendi içimde bu dini keşfetmeye devam ettim.

Kutsal Kitap: Tevrat

Hayatımda, her zaman kutsal kitapları okumayı severdim. Okudukça farklı inanç sistemlerini ve kültürleri anlamaya çalıştım. Yahudilikte de, en önemli kutsal kitap Tevrat’tır. Kuzenim, “Yahudiliği daha derinden anlamak için Tevrat’ı okumak gerekmez mi?” dediğinde, ben de aynı soruyu kendi kendime sordum. Düşüncelerim derinleşti. Tevrat, Yahudi halkının Tanrı ile olan ilişkisini anlatan, aynı zamanda Tanrı’nın insanlıkla olan sözleşmesini içeren bir kitaptı. Bu sözleşme, insanlara sadece dini bir yol göstermiyor, aynı zamanda ahlaki değerler, toplumsal sorumluluklar ve hayatta doğruyu bulma yönünde bir pusula sağlıyordu.

Kuzenime Tevrat’ı ve Yahudi inancını keşfetmenin benim için ne kadar önemli olduğunu anlattım. Hissiyatım bir anda çok yoğunlaşmıştı. Tevrat’ın, yalnızca eski zamanlardan kalma bir metin olmanın ötesinde, bugüne kadar yaşayan bir miras, bir öğreti olduğunu fark ettim. Kitabın içinde her bir satırın anlamı, bir insanın kalbinde ve zihninde canlanıyordu. Her şeyin bir anlamı vardı. O an, bir yerde kaybolmuş gibi hissederken, birden her şeyin yerine oturduğunu düşündüm.

Mesih ve Yahudi İnancının Geleceği

İman esaslarından bir diğeri, Yahudi halkının beklediği Mesih’tir. Yahudi inancına göre, bir gün Tanrı, halkını kurtaracak ve tüm dünyayı adaletle yönetecek olan Mesih’i gönderecekti. Bu, benim için oldukça ilginçti. Hepimizin bir kurtarıcıya, bir umut ışığına ihtiyacı vardır. Belki de bu yüzden, bu kavram beni bu kadar etkiledi. İnsanların Tanrı’dan beklediği, sadece sonsuz bir kurtuluş değil, aynı zamanda dünyada daha iyi bir yaşam da olabilir.

Kuzenim, “Gerçekten böyle bir şey mümkün mü?” diye sorduğunda, kalbim bir an çarptı. Bu soruya kesin bir cevap vermek ne kadar zordu. Ancak o anda şunu fark ettim: Mesih’e inanmak, geleceğe dair umut beslemek, insanın içindeki en derin duyguları harekete geçiriyordu. Yahudi inancındaki Mesih, insanları sadece dünyevi değil, manevi olarak da kurtarmak için beklenen bir figürdü. O an, içimde bir umut yeşermeye başladı. Belki de bu inanç, yalnızca bir dinin değil, bir halkın, bir toplumun yaşama tutunma biçimiydi. Geleceğe dair inanç ve umut, aslında insanın kendini yeniden keşfetmesiydi.

Bir Kapanış

Sohbetin sonunda, kuzenimle vedalaştık. Ancak o an, Yahudi inançlarına dair düşündüğüm her şeyle birlikte, içimde bir umut hissi vardı. Herkesin bir inanç sistemine, bir dayanağa ihtiyacı olduğunu düşündüm. Benim için önemli olan, birinin inancını sorgulamak değil, bir insanın inancının ona nasıl güç verdiğini görmekti. Yahudiliğin iman esaslarını bir kez daha düşününce, belki de bu düşünceler bana bir şeyler katmıştı. Hem içsel hem de dışsal dünyada derinleşmek, her şeyin birbirine bağlı olduğunu görmek… Bunu anlamak, inanmak, bir şekilde kaybolan her şeyin tekrar bulunabileceğini hissetmekti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
403 Forbidden

403

Forbidden

Access to this resource on the server is denied!